3 Ocak 2010 Pazar

Pardon, gülebilir miyim?


"Şşşşt, sessiz gül, ne o öyle sokak karıları gibi?!"
Gülerim.

Sen acelen olmadığı takdirde sokaklarda koşarcasına yürümeye devam et, ama her yüz ifadesini görmeden yanından hızla geçtiğin insan, seni ölümüne bir adım daha yaklaştırıyor, ölmek için acele ediyorsun aslında. Sen, birileri yanında televizyon izlerken müstehcen sahneleri geç, ama önce beyninden sil tüm çıplaklıklarını. Sen gülme aman, gülerken ağzını kapat ki kimsenin burnuna, senin içindeki pis koku gitmesin. Bana sessiz ol de ki, bir gün sustuğunda kimse sana gülmesin. Keman sesine, "ne bu böyle gıy gıy", gitar sesine "aman ne bu tıngırtı", baterinin ritmine "kapat şu gümbürtüyü" de, ama öldüğünde helvan sadece toz şekerden olsun oldu mu?
Benim dekolteme değil, eskiden evden çıkarken eteğini nasıl kıvırdığına takıl. Herhangi bir erkekle gördüğün kızlara ad takmadan, baban evden çıkar çıkmaz kanepenin altından çıkardığın er kişiyi hatırla.

Sen, en iğrenç dizileri izlerken, fal baktırırken, Zümrüt Hanım'ın kocasını başka bir kadınla gördüğünde, altın bileziklerini takıp sokağa çıkarken, yan komşuna büyü yaptırırken, altın dişini yaptırdığında, eski kocandan nafaka aldığında nasıl güldüysen; ben de sana senin gülüşlerinin hepsinin toplamı kadar gülüyorum.

Bütün bu sözlerime karşı, bana bir dil bağlama büyü yaptırırsın, ödeşiriz.

2 yorum: